Stockholm Sendromu, genellikle rehine veya mağdur olarak tutulan bireylerin, saldırganlarına karşı duydukları empati ve olumlu hissetme eğilimini ifade eden bir psikolojik durumdur. Bu sendrom, adını 1973 yılında Stockholm’de gerçekleşen bir banka soygunu olayından almıştır.

Bu zihinsel paradoks, mağdur ve saldırgan arasındaki sıradışı bağa işaret eder. Mağdur, kendisini tehdit eden kişiye karşı savunmasızlığını ve bağımlılığını anlamaya çalışırken, saldırgan ise kontrol ve egemenlik hissiyatını pekiştirir. Stockholm Sendromu genellikle şu belirtilerle tanımlanır:

1. İyi Davranış Gösterme:

Mağdur, saldırganın beklentilerine uymak için aşırı bir çaba gösterir. Bu, onların güvende olduğuna dair yanılgı yaratır.

2. Saldırgana Duyulan Empati:

Mağdur, saldırgana karşı bir tür empati ve hoşgörü hisseder. Bu empati, saldırganın mağdura karşı olumlu bir imaj oluşturmasına neden olabilir.

3. Mağdurun Savunmasızlık Hissi:

Mağdur, saldırgan tarafından kontrol edildiğini ve savunmasız olduğunu hisseder. Bu his, mağduru saldırganın isteklerine uymaya zorlar.

4. Kurtarıcı Hissi:

Mağdur, saldırganın kendisini serbest bırakması veya rahat bırakması için bir umut taşır. Saldırganın kurtarıcı rolünü üstlenmesi, mağdurun bu durumu daha olumlu algılamasına neden olabilir.

5. Tehdit Altında İyimserlik:

Mağdur, olumsuz durumları daha iyimser bir şekilde değerlendirir ve saldırgana karşı olumlu duygular geliştirir.

Stockholm Sendromu, zorlu ve stresli durumların bir sonucu olarak ortaya çıkabilir. Mağdur, saldırgana karşı olumlu hissetme eğiliminde olduğu gibi, saldırgan da mağdura bağlanabilir. Bu durum, genellikle uzmanlar tarafından karmaşık bir psikolojik reaksiyon olarak değerlendirilir.

Bu sendrom, sadece rehine durumlarında değil, bazı ilişki dinamiklerinde de görülebilir. Stockholm Sendromu, insan psikolojisinin derinliklerindeki çelişkileri ve savunma mekanizmalarını anlamak için incelenen ilginç bir fenomendir.